2020’yi uğurladık; 2021’e merhaba

Bu yazımı daha birkaç hafta önce yazmak istememe rağmen nasip bu günmüş.
Cenab-ı Allah’tan lütfu sizlerle birlikte yaptığımız Medrese-i Yusufiye ve normal Neşriyat hizmetlerimizde gelişmeler yaşadık. Sloganımız daima, “Biz muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur.

…mevcuda iktifa dun-himmetliktir. Düşmanlarımızdan  intikamımızı daha çok hizmet ederek alacağız.” olacaktır. (Risale-i Nur’dan)

Bu girişten sonra kısacık 2020 yılını değerlendirebiliriz;

• Külliyat Talebi Medrese i Yusufiyelerde arttı.  Külliyat talep eden kimseyi karşılıksız bırakmadık.

• Mağdur yakınları ve tahliye olup imkânı olmayanlara hediye ettiğimiz Külliyat sayısı arttı.

• Cezaevlerinde uygulanan  keyfi uygulamalardan, dergi gönderme konusunda sıkıntımız var. Bize hukukî yönden yardım edecek kimseleri bekliyoruz. Her bir vilayetimizde bu konuda bize yardımcı olacak, medenî münasebetler ile yardımcı olabilecek kimseleri yardıma  çağırıyoruz.

• 2019 yılında başlayan yazı ve reklâm sıkıntımız aşıldı.

• Takvim konusunda hizmetlerimizi yerine getirdik.

2021 yılına gelince,

• Gönderdiğimiz Külliyat, Yeni Asya markalı kitap, dergi sayımızı Medrese-i Yusufiye ve diğer sahalarda arttıracak projeleri hayata geçirmeyi planlıyoruz.

• 2020 yılında örneklerini gönderdiğimiz “Yeni Asya  İzmir “ genel imzalı kısa video sayımızı arttıracağız. Şimdiye kadar yayınladığımız videolar çok güzel ilgi gördü.

Ekip olarak, bütün yıl önemli günlerimizde her yıl yayınladığımız 12 tam sayfa İzmir okuyucuları ilânı devam kararı aldık.

• Kadromuzu genişleterek ilimizde bulunan bilhassa Müslüman Ülkelerden gelen kardeşlerimize Arapça Uhuvvet Risalesi ulaştırma kararı verdik.

• Yazarlarımızla istişare ederek yaşadığımız musîbetlerle alâkalı birbirinden bağımsız çalışmalar  yapma kararı aldık.

Son olarak ifade edelim ki “vazifeni yap vazife-i ilâhiyeye karışma” diyerek, elimizden  gelenin en iyisini yaparak, yangınları birlikte söndüreceğiz.

Cenab-ı Hak yardımcımız olsun ve duâlarınızı bekliyoruz.

Bu hafta ki mektubumuza geçiyoruz.

Selâmlar Muharrem Bey;

E Tipi Kapalı Cezaevi’nden yazıyorum.

İletişim bilgilerinizi buradan size daha önce mektup yazan arkadaşlardan aldım. İnşallah sağlığınız, sıhhatiniz yerindedir. Allah size ve sevdiklerinize ve arkadaşlarınıza sağlık, sıhhat versin; işlerinizi kolay kolaylaştırsın, duâlarınızı kabul etsin. (Amin)

Ortalama bir kitap okuru sayılırım. Okumalarım daha çok şiir üzerinedir. Şiirle mahpusta tanıştım, sevdim. Hatta Allah bana nasip etti 10 civarı şiir bile yazdım. Tabiî şiirlikleri tartışılır. Şiiir benim maddî dünyaya bakan kanadım. Diğeri yani manevî kanadım ise, esasında maddî kanadımda onun bünyesindedir çok şükür ki Kur’ân-ı Kerîm ve kapağından süzülen tefsirlerdir.

Tabiî hadis ve sünnetler de. Tefsirler dediğime bakmayın hakikat de Risale-i Nur’dur. Çünkü o müellifin de dediği gibi diğer eserleri ihtiyaç bırakmamaktadır.

Risale-i Nurlar’la tanışıklığım lise çağlarıma denk düşer. Şu an 32 yaşındayım. O zamandan bugüne onlarla haşır neşir olmaya, onlardan istifade etmeye çalıştım. Mahpusta da okudum, hala okurum. Şu an sözleri okumaktayım. Niye okuyorum: Risale-i Nur’un ne olduğunu onun önce insanda sonra toplumda sonra da belki bütün bir dünyada ne türlü iyilikler ve güzellikler uyandıracağını kendi istidat ve kabiliyetlerim ölçüsünde anladım da ondan. Onun önce insanda sonra toplum ve sonra da bütün dünyada nice güzellikler çiçeklendirdiğini, o çiçeklerin de o tatlı su kaynağından beslene beslene leziz yemişlere yürüyeceğini kendi İstidat ve kabiliyetleri ölçüsünde Allah nasip etti müşahade ettim de ondan.

Allah müellifinden de, o eserlerin insanlarla bütün bir dünya ile buluşmasına vesile olan onun talebelerinden de ebeden razı olsun. (Amin.)

Koğuşumuzda 5-6 adet Risale-i Nur var. Cezaevi kütüphanesinde de sanırım 20 civarında, ama her halde hiçbir kitap insanın kendi kitabı gibi olamaz. Kişi emanet kitapların çok arzulasa bile altını çizemez, sayfa kenarlarını notlar düşemez, emanettir nihayetinde…

Arkadaşlardan sizi ve yaptığınız hizmeti duyunca ben de müracaat edeyim eğer Allah kısmet ederse sizin de vesilenizle kendi Risale-i Nurlar’ıma kavuşayım istedim. (Niye kendi? Sonuçta mülk Allah’ın. Yanlış anlaşılmak istemem lütfen sizde yanlış anlamayın.)

Gönül isterdi ki onlara kendi imkânlarımla sahip olayım. Ama 4 yıldır mahpustayım ve maalesef ekonomik olarak ailemin sırtındayım.

İşin doğrusu bu satırları kolay yazıyor, ezilip büzülmüyor değilim. Çünkü İnsanın kendisi için başkalarından talepte bulunması zor hadise.

Tabiî sizin de imkânlarımız şartlarınız elverdiği ölçüdedir. Eğer şartlarınız elveriyorsa uygun görürseniz…

Allah sizden, sevdiklerinizden ve arkadaşlarınızdan razı olsun.

Teşekkürler, çalışmalarınızda kolaylıklar…

Yeni Makalelerden Haberdar Ol!

Yeni yayınlanan makalelerden önce siz haberdar olun!